YALNIZLIĞIN DEFİ İÇİN

YALNIZLIĞIN DEFİ İÇİN
  Halil ORAL
  7 Şubat 2023 Salı
YAZAR'A AİT DİĞER YAZILAR
BİLMENİN ZENGİNLİĞİ!
16 Mart 2023 Perşembe
Ermenek ve Sumsuk
28 Ocak 2023 Cumartesi
DÜŞÜNCE
18 Ocak 2023 Çarşamba
ÖLÜM ve MESAFE
28 Aralık 2022 Çarşamba
Gülmek mi Somurtmak mı ?
19 Eylül 2022 Pazartesi
DÜŞÜN-GEÇ!
14 Mart 2022 Pazartesi
OSMANLI ÇAMI ve NECATİ ÜNAL
7 Mart 2022 Pazartesi
BAHÇELERDE BÖRÜLCE
14 Şubat 2022 Pazartesi
SU VE TOPRAK
9 Şubat 2022 Çarşamba
DERNEKLER ve SEVGİ
31 Ocak 2022 Pazartesi
TEREDDÜTSÜZ IŞILTI
26 Ocak 2022 Çarşamba
ÇIKRIK SESİ
25 Ocak 2022 Salı
BİR FİKRİM VAR!
17 Ocak 2022 Pazartesi
AN MI,SON MU?
13 Ocak 2022 Perşembe
BENİ DÖVÜN!
11 Ocak 2022 Salı
G-A-G-A!
10 Ocak 2022 Pazartesi
HESAPSIZ HAYALLER
4 Ocak 2022 Salı
GÜLMEK Mİ, SOMURTMAK MI?
3 Ocak 2022 Pazartesi
HİŞTT!
1 Aralık 2021 Çarşamba
AKORT
22 Kasım 2021 Pazartesi
ŞAPŞART!
11 Ekim 2021 Pazartesi
MASAL DEĞİL, GERÇEK
8 Ekim 2021 Cuma
TARLA KUŞUNUN İÇ SESİ
14 Eylül 2021 Salı
ZURNANIN DELİĞİ
1 Ağustos 2021 Pazar
KOYUNUN BACAĞI
29 Haziran 2021 Salı
BAKLAYA GEL BAKLAYA!
15 Haziran 2021 Salı
KUŞLAR ÂLEMİ ve İMECE
10 Haziran 2021 Perşembe
SEYRE DEVAM
12 Nisan 2021 Pazartesi
BİZİM KÖYÜN MEŞHURU
22 Mart 2021 Pazartesi
BEN AŞIĞIM ARKADAŞ!
15 Mart 2021 Pazartesi
YAĞ SATARIM BAL SATARIM
8 Mart 2021 Pazartesi
GECELERİN KİBARLIĞI
12 Şubat 2021 Cuma
KUŞLAR ÂLEMİ ve İMECE
22 Ocak 2021 Cuma
TARIMDA MARKA OLMAK
8 Kasım 2020 Pazar
SÖZLEŞME!
6 Ekim 2020 Salı
LAF OLSUN TORBA DOLSUN
28 Eylül 2020 Pazartesi
HESAP GÜNÜ
16 Eylül 2020 Çarşamba
UZAK KÖYLER
14 Mart 2017 Salı
ISPANAKLI BÖREK
22 Şubat 2017 Çarşamba
ŞİMDİ OKULLU OLDUK!
14 Şubat 2017 Salı
OYUNLARI BOZMAK
7 Şubat 2017 Salı
DİLSİZ DİNLERKEN
19 Kasım 2016 Cumartesi
FASULYE SIRIĞI
25 Ekim 2016 Salı
Temmuzun Ortası
9 Ekim 2016 Pazar
TIK TIK!
28 Eylül 2016 Çarşamba
RÜZGÂRDAN SONRA
19 Mart 2013 Salı
YAĞSIZ ÇORBA
7 Eylül 2012 Cuma
ATIK!
6 Haziran 2012 Çarşamba
ATIK!
6 Haziran 2012 Çarşamba
KIRMIZI GÜL AL SEVDA ÜZERİNE
15 Mayıs 2012 Salı
"Kırmızı Gül Al Sevda" Üzerine
15 Mayıs 2012 Salı
ACİL Mİ DEĞİL Mİ?
9 Şubat 2012 Perşembe
TOP KAFALIYIM!
12 Aralık 2011 Pazartesi
ÇALAR SAATİN TINISI
16 Kasım 2011 Çarşamba
ANAMIN GÖVELESİ VE KEŞKEK
16 Kasım 2011 Çarşamba

Geçmişte bizim oraları yaylak olarak kullanan Yörükler gelirdi. İlkbaharda gelirler, sonbahara doğru göçer giderlerdi. Göçleri kalabalık olurdu. Merkep sırtlarında tavuğuna horozuna kadar bulunurdu. Daha sonraki yıllarda yükleri motorize haline geldi.  Arazideki hangi taş, hangi ağaç, hangi kovuk var çok iyi bilirlerdi. İş bölümü de yaparlardı mutlaka.. 

Onların yaşam ve iletişimleri ile ilgili çok hikâyeler dinlemişizdir büyüklerimizden. Kendilerine has inançları(!) olur, kesin ve kesgin konuşmazlardı. Yuvarlayıp geçerlerdi sözü… Kendi içlerindeki sırrı çözmek oldukça zor olurdu.Yörük kadını karşı yamaçtaki oğluna seslenir;  Akçamın dalında heybe var, heybenin içinde torba, torbanın içinde çıkın. Çıkının içinde azık var al da ye emi!.. Eh! Eh!...  Şeklinde diyalog ve iletişim sürer gider.

Bazı insanlar vardır ki boş bohçadır. Bazıları bohçanın içindeki azık. Bazıları ise ışık. Bazıları top yekun hepsi. Bohça azığı dış etkenlerden koruyup kollayan koruyucu.  Maddi açlığın süreğenliğinde önemli iki unsur kısaca. Öyle azıklarda vardır ki manevi açlığı giderir kardeş.  Işık tutanlar ise işaret eden, yol gösteren tecrübe sahibi bilgelerdir. Tüm bu vasıfları el birlik taşıyan insanları başak yüklü ekinlere benzetirim. Harman yerinde tanelerinden ayrılan başakların bereketi tartışılmaz. İnsanın hayatta bir duruşu ve tavrı olmalıdır. 

Bencil duruş ve tavırların kendisinden başka kime ne faydası olur ki. Bohça değilsin, azık değilsin, ışık değilsin. Hadi söyle, nesin sen? Her köyün, her beldenin hatta her ülkenin sıradağları mutlaka vardır. Hatta insanlığın. Sıradağlar malum peş peşe uzarlar. Kimileri bu sıradağların başlangıcıysa kimileri de sonuncusudur bu dağların. Öyle görürler kendilerini nedense. Taş yapılı dağlar olduğu gibi, kar başlıklı dağlarda vardır.  Aslında dağlar coğrafi duruşları yüzünden hep bir engeldir. Aşılması zordur kısaca. Yunus Emre şiirin bir kapısını açansa, bizim şair dostların kimi, sonuncusu gibi görürler kendilerini. Arada gelip geçenler sıradağların bir parçası. Gerisi ıvır zıvır işte.  Bu dağlar geçit vermediği için borularını öttürüp dururlar vesselam. Kendini küçümseyen insanların, kendi kendine duyduğu saygı büyüktür. Sıradağlar kendini büyük gördükleri için, kör bir arzu, kendilerine has tutku ve korkuyla yaşar giderler.Doğayı gözleyen ve içinde yaşayan biri olarak benzetme ve yakıştırmalarda bulunmanın negatif yönleri var mı, yok mu tartışılır. Kiminin sıradağlarında güle de bülbüle de yer yok cancağızım. Madde ve manaya açık olan gönül esasen gül bahçesine benzer ki,  arı bir kalple marifeti, bilgiyi, irfanı donanan insan huzur bulan, huzur veren yöne yönelir. 

Kendini sıradağlara konumlandıran insan dağların bahçıvanını unuttuğu an kendi zindanındadır. Allah korusun, Allah Korusun!Yörük göçlerinden yola çıktığımız bu yazı anlaşılmaz bir hal aldığı düşünülebilir. Yazarlar her yazdıklarının anlaşılır olmasını istemezler. Bazen anlaşılmamayı tercih etmek de bir yoldur.

Hissettiklerimi harf harf, kelime kelime, cümle cümle yazıya dökme yürekliliği gösterdim. Mesele bu. Sizden isteğim yazdıklarımda yalnızlığımı defedin yeter. Sağlıcakla..


Paylaş: 

Okur Yorumları

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: ip adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle pa ylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.

Yorum Yaz