Merhabalar sevgili okurlarım. Türkün elinin değdiği her yer şüphesiz şahlanırken çağlar boyunca gerek sosyal gerek siyasal gerekse de askeri hayatın ayrılmaz bir parçası olarak faaliyet göstermiş bütün cesur ve yiğit Türk kadınları adına sizleri selamlıyorum.
K öklü bir tarihin kadınlarını anlatmaktan duyduğum gurur beni tekrar klavyemin başına oturtmakla beraber sizlerden gelen güzel yorumlar da sözlerimi daha kıymetli kılmış, sözün gücünü bilgi ile buluşturunca da ortaya adeta bir şölen çıkmıştır. Öyleyse haydi! Serimizin ikinci şölenine iştirak etmeye buyurunuz!
Bir önceki yazımızda Türk Kadınını İslamiyet’ten önceki dönem olarak beyan etmiş ve bunu seri haline getirerek “Kadın”ın varoluşsal değerinin yanında; bazen bir kale gibi ailesini savunan bazen devleti ve milleti için kılıç kuşanan, fedakârlık ve şefkat unsurlarını gönlünde barındıran ve her daim “İnsan” olarak muamele edilmesi gerekilen bir statüde olduklarını, kulakları ve kalpleri sağırlaşmış her bir zümre için anlatmaya çalışmıştık. Zira İslamiyet’in kabulünden sonra da Türk Kadını ailesi ve milleti içinde saygınlığını yitirmemiş, bilakis meydanlarda yiğitliğine, saraylarda açık sözlülüğüne, köşelerde hayırseverliğine devam etmiş ve devletini sarıp sarmalayarak siyasi evliliklerle barışı bile sağlamışlardır. Bununla birlikte İslamiyet’in kadına verdiği değer ve Peygamber Efendimizin gösterdiği hoşgörüden örnek alan Türk hükümdarlarının kadına olan saygısı daha da artmış, nitekim Karahanlılardan Selçuklulara onlardan Anadolu devletlerine kadar birçok Türk kadını faal bir şekilde toplum ve siyasette de etkin rol oynamaya devam etmiştir. Öyle ki Karahanlılarda “Terken” unvanına sahip kadınların kendi ordusu ve divanı mevcut olmakla birlikte bu durum Selçuklular ve Harzemşahlar döneminde de devam etmiş, zaman zaman bu ordularla sultan eşlerinin yardımına dahi koşmuş devleti yıkılmaktan kurtararak ömrünü uzatmıştır. Bu duruma örnek olarak Selçuklu Sultanının eşi Altuncan Hatunu gösterebiliriz. Tuğrul Bey kardeşi İbrahim Yınal tarafından Hemedan’da (İran’da bir şehir) kuşatılınca yardımına emrindeki Oğuzlarla Bağdat’tan Altuncan Hatun gitmiştir. Yine Kirman Selçuklularından Melik Arslan Şah’ın eşi Zeytun Hatun, Harzemşahlar devrinde Sultan Tekiş’in eşi Bozkır Türk prenseslerinden Terken Hatun, Salgurlu (İran'ın Fars bölgesinde hüküm süren Türk hanedanıdır.) atabeglerinden Bibi Terken Hatun ile atabeglerin sonuncu Âbiş Hatun, Azerbaycan atabeglerinden İnanç Hatun ve Melike Hatun, Zengiler’de (Mezopotamya ve Suriye'de hüküm sürmüş Türk devletidir.) Safvetülmülk Zümrüd Hatun akıllı ve seçkin kadın olmalarının yanında imar faaliyetleri ve iktidarda söz sahibi olarak da siyasi faaliyetleri ile ünlenmiş önemli hanımlardır. Başlığımda da yer verdiğim gibi benim tarihimde Türk Kadını; “Gerektiğinde devlet doğurarak milletinin bekası için o devlete sultan yetiştirmiş, gerektiğinde de kendileri doğarak devletlere sultan olmuşlardır.” Bakınız! O çok övünülen batının medeniyetinde zamanında kadın, yaftalanıp kıymet sözcüğüyle yan yana bile getirilmezken, benim tarihimde kadınlar devlet başkanlığı bile yapmışlardır. Bu duruma örnek olarak Kutluk Türk Devleti’nde Türkan Hatun’u, Delhi Türk Devleti’nde Raziye Sultan’ı gösterebiliriz. Yine Kazan Tatar hükümdarı Süyün Bike, cesareti ve zekasıyla zamanında Kazan Tatar Türklerinin en sevilen kadın hükümdarı olmayı başarmıştır. Süyün Bike gibi cesaret ve yiğitliğiyle adından söz ettiren diğer bir Türk kadın hükümdar da Uygur Sultanı İpar (Dilşad) Hatun’dur. Müslüman Türklerle Budist Çinliler arasında yaşanan mücadelede önemli rol oynayan Dilşad Hatun; Türk tarihinde, cesareti ile anılan kadın hükümdarlardan birisi olarak yerini almaktadır. Bununla birlikte Türklerin Anadolu sahasında yer alması ve örgütlenmeye başlamalarıyla kuruluş devrinde, toplum adına kurulan en önemli teşkilatların başında “Bacıyan-ı Rum Teşkilatı” gelmektedir. Anadolu Selçuklu döneminde kurulan bu teşkilat Osmanlı Devleti’nin ilk yıllarına kadar varlığını sürdürmüş, kadının üretimde ve sosyal hayatta aktifliğini sağlayarak birçok faaliyete öncülük etmiş hatta sınırlarda toprakları bile korumuşlardır. Ahilik Teşkilatının Anadolu’daki kurucusu Ahi Evren’in eşi Fatma Bacı tarafından kurulduğu tahmin edilen Bacıyan-ı Rum Teşkilatı Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda oldukça önemli rol oynamıştır. Türk tarihinde ilk defa Âşıkpaşazade XIII. Yüzyıl Anadolu’sunda Bacıyan-ı Rum teşkilatından bahsetmektedir. Âşıkpaşazade Osmanlı Devletinin kuruluşunda rolleri olan dört önemli unsurdan bahsederken “ bu Rum’da dört taife vardır. Kim misafirler içinde anılır biri Gaziyan-ı Rum, biri Abdalan-ı Rum, biri Bacıyan-ı Rum ve biri Ahiyan-ı Rum” şeklinde sıralamıştır. Bu teşkilatın faaliyetleri arasında örgücülük, dokumacılık, askeri faaliyetler, misafir ağırlama, dini ve tasavvufi hareketleri sayabiliriz. Sema ve sohbetlere de katılarak manevi yanını da kuvvetlendiren bu teşkilat, birlik ve beraberlik içinde Türk’ün yeni toprağında kalkınmasına ve bir devlet olmasına yardım etmiştir. Ve bugün Bacıyan-ı Rum (Anadolu Kadınlar Teşkilatı) gibi olmak benim nezdimde “Devlet Doğurmak” tır.
Bununla beraber daha isimlerini sayamadığımız nice kahraman Türk kadınları adına, bilginin ve bilincin aşılandığı nesiller yetiştirmeyi bir borç biliyor, dünün ve bugünün tarihinde köprü vazifesi görmekten gurur duyuyorum. Kısaca verdiğimiz bilgiler ışığında bir bilinç uyandırabilir ve farkındalık oluşturabilirsek ne mutlu. İşte o zaman başkalarının tarihi değil kendi tarihimiz bize rol modellik yapar.
Boşuna demiyorum! Nesilleri yetiştirirken tarihimizin sesini işitmeleri gerekiyor diye. Aydınlatmamız lazım üzerimize çöken bu karanlığı. Kafaları değiştirmek kabullenip susmaktan zor olsa da haklı bulduğum her şeyin yanında savaşmaya ve bir kadın olarak galip gelene değin yazmaya devam edeceğim.
Demir dağları eriten tarihimle neslime geçit vermeyen her zihniyeti eğitimin gücüyle eritip cehalet dağlarının yollarını onlara açmak için sıvayın kolları!
Ey Türk Kadını! Bugün o dağları aşmanın tam zamanı!
Devrin Ergenekon’undan çıkacak olan sizlersiniz!
(KADİM MEDENİYETİN KADINLARI 3 ile devam edecek.)
KAYNAKÇA:
1.Yrd. Doç. Dr. Ahmet GÜNDÜZ, “TARİHÎ SÜREÇ İÇERİSİNDE TÜRK TOPLUMUNDA VE DEVLETLERİNDE KADININ YERĠ VE ÖNEMİ” Ahi Evran Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, İlköğretim Sosyal Bilgiler Öğretmenliği ABD (2012)
2. İlhan Aksoy, “Toplumsal ve Siyasal Süreçte Türk Kadını”
3. Hasan Acar, “Türk Kültür ve Devlet Geleneğinde Kadın” İnsan&İnsan (6/21 Yaz/Summer 2019)
4. Arzu TERZİ. “Türk Siyaset Kültüründe Kadınların Rolü” 21. Yüzyılda Eğitim ve Toplum Cilt 1 Sayı 1 Bahar 2012
Yorum yazarak Kütahya'nın Sesi Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kütahya'nın Sesi Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kütahya'nın Sesi Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kütahya'nın Sesi Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kütahya'nın Sesi Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kütahya'nın Sesi Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kütahya'nın Sesi Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kütahya'nın Sesi Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.