Zamanın Ölçüsü Nedir?
İki Aydan daha fazla oldu. Evlerimizde belki de ; ömrümüzde hiç bulamadığımız bundan sonra da belki de bulamayacağımız, zamanlarımız oldu. Zamanın izafi olduğu yani kişiye, yere, duruma göre değiştiği; yıllardır, bilim insanlarını meşgul etmiş. Teoriler yayınlanmış.
Heralde bizler de bu coronavirüs sürecinde, birer zaman ustası olmuşuzdur. Zaman aynı saat diliminde olsa da, bazen bir dakika, saatler gibi, bazen de uzun süren saatler bir dakika gibi algılanır ya….
Eşim Alibey geçenlerde, babaannesiyle yaşadığı bir anısını ve hiç unutmadığı bir sözünü hatırladı. Birgün Trabzon’da dere kenarında birlikte yaylaya doğru yürürlerken; babaanne durup dereye dikmiş gözlerini; “Eyyy güzel dere; ne bu acelen? Zıplaya zıplaya, kayaları taşları aşa aşa koşturuyorsun. Denize kavuşup kaybolacaksın oysa….”
Ali beş yaşında etkilendiği bu birkaç satır, ama bir dünyaya bedel gerçeği hiç unutamamış. Şimdi onu hatırlarken birlikte hiç okul görmemiş. 1800’lü yıllarda doğmuş bir ninenin engin algısına hayranlık duyduk.
Benim Babaannem de bize gılgamış masalını anlatırdı. Biliyormusunuz; Gılgamış destanı hangi çağdan? 5000 yıl önce yaşamış bir Sümer Padişahı. Bu destan Sümer tabletlerinden de yıllar sonra çözüldü. Çivi yazısıyla yazılmış (tablette “𒄑𒉈𒂵𒈩- GILGAMIŞ) dünya bildi bu destanı. Ama; İngiliz Asurolog George Smith, 1880 yılında tufan efsanesini içeren Gılgamış Destanı'nın XI. tabletinin çevirisini yayımladı. Ama bizim kültürümüzde bundan çok daha önce bu destan vardı.
Bu destanda Gılgamış ölümsüzlüğü arar….. Ama her macerasında bir ince ders vardır.
Tıpkı Dereye seslenişte nasıl; “Ne kadar koşarsan koş, gideceğin yer bellidir. “ , “Gideceğin yer belli olsa da, berrak pırıl pırıl bir dere gibi ak” ……
Bu günlük bu kadar…