BİR DERGÂH BULDUM İÇİMDE
Uzun sürerdi bazen daracık ve ucu bir türlü görünmeyen yolları ruhun. Bismillah çekersin ve adımını atarsın yumuşakça. İlk adıma niyetle ter akar sırtından. Arkasından bir tarifi yok huzur gelir. O adımı atabilmenin aferini olur derin bir nefesle ikinci ve diğer adımlara devamlılığın. Gün ayaklarını öptükçe göğsünde kıvrılmış iman güçlenir. O zaman fark edersin ki, bulunduğun mekânın bir anlamı yoktu. Nerede ve nasıl olursan ol, Hakk’la birlikteysen eğer yaşadığın yer Mekke’de olabilirdi, mescit de…
Dar görünen yollara aldanmamak gerektiğini geç öğrendim ben. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını hem. Kocaman kayaların, kayan zeminin hükümsüzlüğünü yitirişini. Bütün dünyanın yolunu kesmesinin korkulacak bir şey olmadığını. Kendini Allah’a bıraktığın kadar elinden tuttuğunu. Zor. Çözümsüz. İmkânsız O’nsuz yaşamanın, O’ndan uzaklaşmanın karşılığıydı sadece. Ben’le yürümenin adıydı. Nefisle, şeytanla elele yol almanın içinden çıkılmazlığıydı…
Anladım, yaşımın yaşlılık kapılarını tıklattığı demde. Yaşadığım evi dergâha çevirebilir, medreseye döndürebilirdim. Yaşam isteğimi yakan kederleri Yusuf’un beslendiği kuyu olarak görebilirdim. İncindiğim herkesi bir nimet gibi sevebilir, rızaya doğru yürümeme sebep oldukları için alınlarını öpebilirdim…
Anladım dediğime bakmayın siz, an gelecek anlamadım diyeceğim. Geçtikçe yollardan, yaklaştıkça öteye hiçbir şeyi aslında anlamadığımı ve bilmediğimi fark edeceğim….