ARKEOLOJİNİN KÖKENİ

Köken olarak incelendiğinde Arkeoloji kelimesi Antik Yunanca’da “arkeo” eski, “logos” ise bilim anlamı taşır.  Günümüz Türkçesinde ise eskinin ve ya geçmişin bilimi olarak tercüme edilir. Yazılı ve yazısız dönemlerde insanlığın kültürel geçmişini, kültürlerin değişimini ve birbirleriyle ilişkilerini inceleyen bir bilim dalıdır. Arkeoloji bilimini sadece kazı bilimi (eskinin bilimi) olarak değerlendirilmesi kıt ve eksik olacağından dolayı, kısmen de olsa insan eliyle oluşturulmuş, geçmiş zamanlarda meydana gelmiş kalıntıları araştırma, bulma, yorumlamanın yanı sıra sebep sonuç ilişkisi içerisinde eserler üzerinden anlamlandırma yaparak geçmişin bilimini oluşturur demek daha açıklayıcı olacaktır. Maddi kültür oluşturan arkeolojik eserler ve belgeler ışığında, insan geçmişini anlamak arkeoloji biliminin en önemli amacıdır. Ayrıca tarihsel bir süreç içinde yok olan kültürlerin anlaşılmasına da katkıda bulunan bir bilim dalıdır. Toplumların geçmişi öğrenmek için çaba gösterdikleri ve ilgi duydukları yaygın bir kanıdır. Gelişmiş ülkelerden geri kalmış ülkelere kadar tüm halklar köklerini tarihsel bir süreç içerisinde görmek istemişler ve kimliklerini geçmişe bağlayıp bu tarihsel süreç içerisinde hüküm sürmüş kavimler, krallıklar, imparatorluklar, uygarlıklar ve kültür oluşturan medeniyetler ile özdeşleşip, bütünleşmişlerdir.

Temelleri 14. Yüzyıl Avrupası’na Rönesans Dönemine kadar inen arkeoloji bilimi, farklı yöntem ve bakış açılarıyla birleşerek 18. Yüzyıl sonlarında bugünkü akademik anlamını oluşturmuştur. Arkeoloji kavramının doğuşunu 18. ve 19. Yüzyıllarda Louvre Müzesi’nde (1793), British Müzesi’nde (1879) ve Berlin İmparatorluk Müzesi’nde (1885) yer almaya başlayan, Antik Yunan, Roma ve Yakındoğu uygarlıklarına ait eserlerin sergilenmeye başladıktan sonra oluştuğunu söyleyebiliriz. Batı dünyasının maceraperest gezginleri, XV. Yüzyıldan itibaren doğu dünyasına bilhassa Osmanlı topraklarına seyahatler düzenlemişler ve antik dönemlere ait kalıntıları inceleyip güzel buldukları eserleri, gravürleri ile beraber yayınlamışlardır. XVIII. Yüzyıla gelindiğinde ise Yunan eserlerini ve eski sanat eserlerini toplama hevesi meydana gelmiş ve Osmanlı topraklarına ilgi artmıştır. 19. yüzyılın ortalarında kutsal kitaplardan, antik kaynaklar ve eserlerden geçmişlerini öğrenmek isteyen arkeologlar, kazı faaliyetlerini destekleyen ilk enstitüleri de kurmuşlardır.

Arkeoloji olarak karşımıza çıkan ilk kazı çalışmaları geçmişi anlama, yorumlama arzusundan çok eski tarihi eserleri toprağın altından özensizce çıkartmak ve bu çıkan eserleri biriktirmek şeklinde gerçekleşmiştir. Bu şekilde başlayan Arkeoloji bilimini hak ettiği yere gelmesinde önemli katkı sağlayacak arkeologlar ise kutsal kitaplardan yola çıkarak dünya üzerinde araştırmalara başlamışlardır. Arkeolojinin kökeninin anlaşılmasında farkında olmadan katkıda bulunmuş, günümüz dünyasının şu anki veriler ışığındaki ulaşabildiği ilk arkeoloğu ise MÖ 6. Yüzyılda yaşamış Babil kralı Nabonidus’tur. 3200 yıl önce inşa edilen Naram-sin tapınağının bir temel tuğlasını bulan Babil Kralı Nabonidus, ilkel Arkeolojinin temelini oluşturur.

Arkeolog Mehmet Ali Kocabaş

Youtube: Arkeoloji Soru Cevap

İnstagram: arkeolog_mali

İnstagram: arkeolojisorucevap

Mail: arkeologmalikocabas@gmail.com


Paylaş: 

Okur Yorumları

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: ip adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle pa ylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.

Yorum Yaz